Aklımızdan Geçenler ve Gerçekleşenler

Aklımızdan Geçenlerin Ne Kadarı Gerçekleşiyor

Aklınızdan geçenleri düşündünüz mü ? Akan giden düşünceleri durdurduğunuz oldu mu ?

Düşüncenin hala tam olarak nasıl oluştuğu bilinmemekle beraber hücre (nöron) içi reaksiyonlar sonucu oluşmakta olduğu yönündeki fikirkeri destekleyen bazı bulgulara ortaya çıkmaktadır. Düşünceler, soyut gerçeklerimizdir. Bir an olduğumuz yerde durup beynimizin içinden geçen düşünceleri izlemeye kalktığımızda belki de fikirlerimiz meydana geliyor. Aklımızdan geçen farkettiğimiz farketmediğimiz düşünceleri ben uzay boşluğuna benzetiyorum. Beynimiz uzayın sonsuz büyüklüğü kadar geniş bir alana sahip.

Uzaya şöyle bir kabaca baktığımız zaman  herşey bir senkronizasyonla hareket ediyor. Tıpkı beynimiz gibi fakat biz bu müthiş senkronizasyon içerisinde neredeyiz. Senkronizasyonun tamamına hakim miyiz ? Müdahale edebildiğimiz noktalar nereler ? İşte bu soruların cevaplarını aramak için bu yazıyı kaleme aldım. Aklımız bizim hesap makinemiz gibi fakat durup belki de neyi hesapladığımızı çoğu zaman düşünmüyoruz.

Hesabın sonuçlarını ve maddelerini düşünüyoruz. Bir mantık yolu izliyoruz ve sonuçları hakkında düşünüyoruz. Peki ya tamamen bakış açısını değiştirenler. Aklından geçenleri izlemek yerine hiç olmadık şeyleri aklına getirmeye çalışanlar. Düşündüklerinin sonucunu yaşamak yerine farklı formlar düşünmeye çalışanlar. İnsan bana göre iki yol izler.Ya sürekli farklı düşünmeye çalışır. Ya da sürekli aynı düşünceler üzerinde yoğunlaşır ve onun yolundan sabırla gider.

Sürekli Deneyen İnsanın Kazanma İhtimali

Bu iki yol bir tercih meselesidir. İlkinde farklı düşüncelere yelken açmak insanı farklı limanlara götürebilir ve mutlu olabilir. Lakin sürekli farklı ufuklara yelken açmak ona zarar verebilir ve hiç bir zaman umduğunu bulamayan bir insan olabilir. İkincisinde ise sabırla aynı düşüncelerin üzerinde durarak birgün istediği mutluluğu ve başarıyı yakalayabilir. Lakin sürekli aynı düşüncelerde gezinmek ona hiçbir zaman başarı ve mutlulukta da getirmeyebilir ve üstelik zaman kimseye sormadan geçer. Zamanı kalmayan ve fiziksel olarak gücü kalmayan kimse artık düşünce deryalarında gezinmek ve uygulamak için mantıksal bir yol bulamayabilir.

Şimdi işte tam bu noktada insanı başarılı kılan olgunun (nasip) olduğunu düşünüyorum. Buna ister manevi yaklaşım deyin isterseniz bilimsel olmayan bir yaklaşım olarak adlandırın. İnsan her iki yolu bulanık mantık çerçevesinde yani iyi bir denge ile dener, dener de ihtimalleri yaratan yaratıcının elindedir herşey bu yüzdendir belki de ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır sözü şairin.

Hesapta Olmayan Bir İhtimal Daima Vardır

İşte bu noktada düşünce biçimini seçen kimse eylemlerine karar verirken her zaman elinde olmayan bir sayısal madde vardır. Bu madde yaratıcının hikmeti ve nasibidir. O ihtimalleri yaratır ve ihtimaller uzay boşluğunda ki tüm gezegenler ve maddeler gibi bir senkronizasyonla bütünleşir. Yaratıcı bize bulanık mantığı yaratmıştır. Biz olabilidiğince dengeli ve detaylara maddenin büyük kısımları kadar önem verir ve aynı tasın içine atarsak yaratıcının yarattığı dünya sisteminde belki başarılı ve mutlu olabiliriz. Yazıda bahsettiğim bu iki yolun, ortasını bulmaya çalışırsak ihtimallerin ve bilemediğimiz gerçeklerin bizim dünya ve ahiret hayatımız için her anlamda kazançlı olmasını dilersek başarıya ve mutluluğa ulaşabiliriz diye düşünüyorum.

Dünya matematiği benim görüşüme göre bunu gösteriyor. Her zaman detaylara maddenin büyük kısmı kadar önem vermeniz dileklerimle…

Önerilen makaleler